27 Kasım 2011 Pazar

" İnsan kendi hakkında basirete sahiptir "

Allah , " İnsan kendi hakkında basirete sahiptir " ( Kıyamet-75/14) der. Ey samimi dost ! Gönlüne yerleşen bilgilere bak, geçici olanlara bakma ! Çünkü (gönlüne) yerleşen şeye göre değerlendirileceksin. Gönlüne yerleşen iman ise müminsin. Buna mukabil imanın gerektirdiği bir şeyi bırakıp zahir hükmün gerektirmediği bir şeye yönelmek gönlüne yerleşmişse ona göre değerlendirilir ve hakkındaki nihai ...hüküm ona göre verilir. Senden insanlara görünen hususlara bakma ! Bununla birlikte insanlar dikkatlerini çektiğim husustan habersizdir. Allah'ın emrini geri çevirecek kimse olmadığı kadar O' nun hükmünün üzerine yeni hüküm koyacak kimse yoktur. Senin gönlüne yerleşen o şey sana ait işin ortaya çıkması ve Hakkın varlığından payındır.

Fütuhat - c15,s19 - Mıuhyiddin İbn Arabi (k.s.)

Derecelendirmenin en faziletlisi, Allah'ı bilmek hususundaki derecelenmedir.

İnsanlar derece derecedir, çünkü Allah alemin bir kısmını ötekilerden üstün kılmıştır. Derecelendirmenin en faziletlisi, Allah'ı bilmek hususundaki derecelenmedir. Bakınız ! Allah insana kendisine ait olan el-Ahir isminin menzilini vermişken kendisine O'nu bilmede el-Evvel ismini vermiş, meleği el-Evvel ve el-Ahir arasında ihata edilen kılmıştır. Mertebeleri bilen, meleğin ve insanın Allah hakkındaki bilgisinin (derecesini) de öğrenir. Bu nedenle melek - ki o Ruhu'l-emin'dir - el-Evvel isminden el-Ahir ilahi ismine yerleşmiş kamil kul olan peygambere vahiy getirir. Bu durum " Allah şahittir " (Al-i İmran-3/18) ayetinde belirtilir. Allah kendi birliğine şahit ederken kendisiyle başlamış, sonra melekleri, meleklerden sonra bilgi sahipleri olan insanları zikretmiştir. Öyleyse başında da sonunda da iş ve emir, Allah'a aittir. Melek ise o ikisinin arasındadır. Varlığın durumu da böyledir : İlk olmak Hakk'a aittir. Sonra meleği yaratmış, ardından insanı yaratmış, ona halifeliği vermiştir. Halbuki meleğe halifelik vermemişti, çünkü ortadaki ihata edilmiş demektir. Meleğin insandan üstünlüğü , Allah katından ona getirdiği vahiyle ortaya çıkar. Bu durum, akla ve dile göre, üstünlük hakkında kesin delil sayılmaz. Nitekim göklerin ve yerin yaratılışı da insanların yaratılışından ' daha büyüktür ( halbuki insan daha üstündür ) .' Çünkü insanlar feleklerin hareketiyle ve unsurlarda gerçekleşen tekvini kabul etmekle meydana gelirler. Öyleyse sadece özel yönler olduğu gibi hepsini kuşatan bir yön vardır. Bir varlık bir açıdan diğerlerinden üstün iken başka bir açıdan da diğerleri üstündür.

Fütuhat - c14,s360 - Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

23 Kasım 2011 Çarşamba

Bilgisizlikten daha kötü bir sıfat ve özellik yoktur.

Bilgisizlikten daha kötü bir sıfat ve özellik yoktur. Çünkü bilgisizlik bütün kötülüklerin anahtarıdır. Bu nedenle Hz. Peygamber'e " Sakın cahillerden sakın olmayasın " (En'am-6/35) diye emretmiştir. Allah gençliği ve delikanlılığının gücü nedeniyle Hz. Peygamber'e böyle hitap ederek yasaklamayı pekiştirerek söylemiştir. Buna karşılık Allah gençlik gücüne sahip olmayan ve yaşlanıp artık saygı gören bir insan haline gelen Hz. Nuh'a şöyle demiştir : " Sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim " (Hud-11/46) Allah ona öğüt verirken yumuşak söz söylemiştir. Çünkü genç ve yaşlıyla konuşma arasında fark bulunmalıdır. Nitekim hallerimize göre konuşma arasında da bir fark vardır. Hallerimize göre Allah'ı överken farklı kelimeler kullanırız. Mesela sevinç anında 'Nimet veren ve ihsan eden Allah'a hamd olsun ' deriz. Sıkıntı anında ' Her durumda Allah'a hamd olsun ' deriz. Bunun nedeni , hamde sevk eden sebeplerin farklılığıdır ve bunu bize bizzat Hz. Peygamber davranışıyla öğretmiştir.

Fütuhat - c14,s294 - Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

20 Kasım 2011 Pazar

Allah (c.c.)

Allah, göklerin, yıldızların, insanlarla şeytanların, cin ve perilerin, kuşların yüce yaratıcısıdır.

Denizin, ovanın, dağın, çölün yaratıcısı O’dur. Ülkesinin sınırı yoktur, kendisinin benzeri bulunamaz.

Gökyüzünü yokluktan meydana getirdi, bu yer döşemesini de yarattı, döşedi.

Yıldızlardan kandiller yaptı, tabiatlardan da kilitler ve anahtarlar.

Nice gizli âşikâr yapıları şu tavanla şu döşemenin içine koydu, gizledi.

Peygamber şöyle dedi: Allah, “Âlemi yaratmadan maksadım, ihsan etmekti,

Yarattım ki benden bir fayda görsünler; balıma parmaklarını bansınlar” buyurmuştur.

(Yine buyurmuştur ki) “kullarıma ibadet edin, diye emrettimse bir kâr, bir fayda elde edeyim diye değil; onlara ihsanlarda bulunayım diye emrettim.

Onların beni tespih etmeleriyle münezzeh, mukaddes olmam. Bu tespih incilerini saymakla, bizzat kendileri temizlenirler.”

Allah, lokmaya, gir içeri diye emretmedikçe boğazdan lokma bile geçmez.

Yeryüzünde olsun, göklerde olsun, bir zerre bile onun hükmü olmadıkça kanat çırpamaz, harekete geçemez.

Allah hükmedicidir, dilediğini yapar; derdin ta kendisinden deva yaratır.

O’nun kahrında lütuflar gizlidir; O’nun uğrunda can vermek, insanın canına canlar katar.

Can, O’ndan geldi; O candan değil. O, bedava yüz binlerce can verir.

Mülk O’nundur, ferman da O’nun...

O’nun en kötü kahrı, iki âlemin hilminden de iyidir. Ne güzeldir âlemlerin Rabb’i ve ne iyidir O’nun yardımı!

Allah’tan başka her şey bâtıldır, asılsızdır. O’nun ihsanı, yağmuru kesilmeyen bir buluttur.

Varlık âlemindeki yüz binlerce balık ve deniz, o lütuf ve cömertlik karşısında secde eder.

Zâtının ışığı suya ve toprağa aksetmiş de yeryüzü, tohumu kabul eder olmuştur.

Nerede bir kulak varsa, onun (lütfundan) göz olmuştur. Nerede bir taş varsa, onun (lütfundan) yeşim olmuştur.

Kimya da nedir ki! Kimyanın yaratıcısı, O’dur; Simya da ne oluyor ki! O, mucizeler bağışlayandır.

Benim bu övgüm, övgüyü terk etmek (içindir); zira bu, varlığa delildir; varlık (göstermek) ise hatadır.

O’nun varlığı önünde yok olmak lazımdır. O’nun karşısında varlık da nedir ki Kör ve (talihsiz bir) karanlık...

İbrahim’i ateş içerisinde besler; korkuyu rûhun emniyeti yapar.

Firavun’un yüz binlerce mızrağını, bir Musa’nın tek bir asasıyla kırıverir.

Yüz binlerce şiir defteri, O’nun bir ümmî (peygamberinin) sözleri karşısında utanç (vesilesi) hâline geldi.

Böyle muktedir bir Allah huzurunda bir kimse, çer çöp (gibi bayağı) değilse, nasıl ölmez ki ..

Mevlana Celaleddin Rumi (k.s.)

Allah'ı Anış

Allah kadehi olmadıkça hevâ ve heveslerden nereden geçeceksin Ey Allah’a ait yalnız “Hu” ismine kâni olan!

Padişahımız bize “Allah’ı anın!” diye ruhsat ve müsaade verdi; bizi ateş içinde gördü de nur ihsan etti.

“Allah” adı temizdir; temizlik geldi mi pislik, pılını pırtısını toplayıp gider.

Zıtlar, zıtlardan kaçar. Ziya parladı mı gece kalmaz.

Ağza temiz bir ad gelince de ne pislik kalır, ne gamlar, kederler.

“Allah’ı anın!” emrine uymak, herkesin işi değil; “Allah’a dön!” emrine uymak, her babayiğidin harcı değil!

Allah’ı an da gulyabânîlerin seslerini yok et. Nergis gibi olan gözünü bu kerkeneze karşı kapa!

Allah’ı anış suyuna dal, nefesini tut; sabret de eski düşüncelerden, vesveselerden kurtul!

Allah’ı anışının makbul olması O’nun rahmetindedir. (…)

Onun namazına nasıl kan bulaşmışsa senin Allah’ı anışına da zan ve temsil bulaşmış!

Kan pistir ama bir parçacık su ile temizlenir. Fakat içte öyle pislikler vardır ki,

Allah’ın lütuf suyundan gayrı bir şeyle arınmaz, ibadet eden kişinin gönlünden eksilmez.

Bilgisiz adamın canı, bu duadan uzaktır. Çünkü “Yarabbi” demesine izin yok ki!

Zarara, ziyana uğrayınca Allah’a sızlanmasın diye ağzında da kilit var, gönlünde de; yani ağzı da bağlı, gönlü de.

Mevlana Celaleddin Rumi(k.s.)

Halini unut da aşk şarabını içmeye bak. Aşıkların ne iradeleri vardır, ne de ihtiyarları ellerindedir.

"Gücüm kuvvetim yok, ayrılık yüzünden perişanım, hastayım." dedim. Acele etme! Şimdi hemen özür getirilecek zaman değil." dedi.

"Bahaneler icat etmiyorum. Halim yok. Hıçkıra hıçkıra ağlamıyorsam, perişan bir halde değilsem özrümü kabul etme!" dedim.

Halini unut da aşk şarabını içmeye bak. Aşıkların ne iradeleri vardır, ne de ihtiyarları ellerindedir.

Rahattan, ızdıraptan, benlikten kendini hatırlamaktan kurtulmadıkça seni vuslata erenlerin, manen Hakk'ı bulanların yanına almazlar, oraya varmaya yol vermezler.

Mevlana Celaleddin Rumi (k.s.)

12 Kasım 2011 Cumartesi

Neden O Yüce Allah'tan sakınmazsın.

O Yüce Allah Diler de; Gece olur. Hayal meyal bir Alem'e girdirir seni;
Her Gece. Kader'inde ne varsa Yaşarsın. Ne itiraz edebilecek bir Aklın vardır,
ne de İsyan edebilecek bir Benliğin. A Aciz İnsan, nedir bu Had Bilmezliğin. Bu İsyanın ne. Bir Gün Uyandıracak seni; tıpkı Uyuduğun gibi. Neden O Yüce Allah'tan sakınmazsın.

jonasclean.blogspot.com

Hekimler bir an şu derdi tatsalardı bağlarından boşanırlardı, kitaplarını yırtarlardı.

Ne olurdu a yiğit, sen de benim gibi âşık olsaydın. Bütün gününü çılgınlıkla, bütün geceni ağlayışla geçirseydin.

İki gözünden bir an bile hayali gitmeseydi sevgilinin; iki göze de iki yüz nur erişir o yüzden, yüzlerce nura kavuşur gözler o ışıktan.
...
Ne olurdu eşlerden, dostlardan kesilseydin, iki dünyadan da el yusaydın da kendimden bile sıyrıldım, çıktım, sana bir uğurdan teslim oldum deseydin.

Şu halkla konuşursam, şunlarla kaynaşmaya çalışırsam suyum sanki, onlarsa yağ; dış yüzden beraberim, bir aradayım onlarla, fakat iç yüzden ayrıyım onlardan.

Heveslerden geçseydin, deli divane olsaydın, bağlansaydın; fakat mizacın karışmasından, kanın oynamasından meydana gelen, hekim tarafından ilaçlarla tedavi edilen delilik değil.

Hekimler bir an şu derdi tatsalardı bağlarından boşanırlardı, kitaplarını yırtarlardı.

Hele şunların hepsinden geç de şeker madenini ara, iste; bul o şeker madenini de sütün, fasülyenin içinde eriyip mahvoluşu gibi sende şekere gark ol, eri, geç kendinden.

♥ HZ.MEVLÂNÂ (K.S) ♥ - DİVAN-I KEBİR

Biriniz din kardeşini seviyorsa ona bildiğini öğretsin.

Biriniz din kardeşini seviyorsa ona bildiğini öğretsin.

s.a.v.

Bilginin değerini Allah'ı Bilenler bilebilir.

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)