4 Nisan 2013 Perşembe

Latif-Habis Kokular

"Latîf kokular, latîf rûhları çeker. Habîs kokular da habîs rûhları"
s.a.v.
Hadis-i şerif

Mümin , itaatle karışmayan saf bir günahı kesinlikle işlemez.

Mümin , itaatle karışmayan saf bir günahı kesinlikle işlemez. Günahtaki itaat, onun günah olduğuna inanmasıdır. Mümin, " salih ameli ve kötü ameli karıştıran" kimselerdendir. Allah şöyle buyurur : " Belki Allah onların tövbelerini kabul eder. "(Tevbe 9/102) Tövbe , dönmek demektir. Kastedilen şey , Allah'ın rahmet etmek üzere kullarına dönmesidir. Çünkü Allah ayeti " Allah bağışlayan ve rahmet edendir. "(Tevbe 9/102) ifadesiyle genelleştirdi. Bilginler şöyle der : Umulur ki Allah bakımından zorunluluk ifade eder. Çünkü Allah'ı engelleyen bir şey yoktur.


Fütuhat c3,s69 - Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

Çünkü imana hiç bir şey karşı koyamaz

Allah Cehennem ateşindeki azap için birtakım mertebe ve tabakalar düzenlemiştir. Bunlar, belirli organlarla yapılan amellere bir ölçüye göre -ki onu aşamazlar- tespit edilmiştir. Bu bağlamda ateş mümin'in iman mahalline kesinlikle ulaşamaz. Dolayısıyla , müminin " kalplere nüfuz eden " ateşten payı yoktur. Gerçi orada iman kendisinden çıkmıştır. Fakat imanın inayeti, insandaki iman mahalline nüfuz etmiştir. İman kendisini korumak ve azaptan Allah'ın dilediği kadarını uzaklaştırmak için kendisinden çıkar. Nitekim iman, günah işlediğinde dünyada da kendisinden çıkar.


Hz. Peygamber şarap içen, hırsızlık yapan ve zina eden mümin hakkında şöyle buyurur : " Bir mümin mümin iken böyle günah işlemez " Yani, söz konusu günahı işlerken mümin değildir. Başka bir hadiste ise şöyle buyurur : " İman bu esnada -yani o fiili işlerken- kendisinden çıkar. " İnsanlar bu hadisi gerçek anlamının dışında yorumlamıştır. Çünkü onlar, Şari' nin maksadını anlamamış, imanı... ameller ile yorumlayarak şöyle demişlerdir : Hz. Peygamber, burada iman derken ameli kastetmiştir. Halbuki Hz. Peygamber, bu ifadeyle kastettiği şeyi başka bir hadiste açıklamış ve şöyle buyurmuştur : " Kul zina ettiğinde, iman kendisinden çıkar ve bir gölge gibi üzerinde dolaşır. Zina fiilinden uzaklaştığında ise iman tekrar kendisine döner. "

Bu konudaki ilahi hikmet şudur : Allah bilir ki kul, günah ve itaatsizlik olduğuna inandığı bir itaatsizliği işlemeye başladığında bizzat bu fiiliyle nefsinin Allah'ın azabına maruz kalmasına ve cezalandırılmanın gerçekleşmesine yol açar. Söz konusu fiil, Allah tarafından bir belanın kula ulaşmasına neden olur. Bu kez kalbindeki iman çıkar ve adeta bir gölge gibi üzerinde kalır. Allah' tan inen bela kulu aramaya başladığında ise (kuldan çıkmış) imanı o belayı karşılar ve belayı uzaklaştırarak Allah'ın bir rahmeti olarak kula ulaşmasını engeller. Çünkü imana hiç bir şey karşı koyamaz. Peygamberin hadiste vaat ettiği şey bir açıklamadır.

Bu nedenle şöyle dedik : Mümin , itaatle karışmayan saf bir günahı kesinlikle işlemez. Günahtaki itaat, onun günah olduğuna inanmasıdır. Mümin, " salih ameli ve kötü ameli karıştıran" kimselerdendir. Allah şöyle buyurur : " Belki Allah onların tövbelerini kabul eder. "(Tevbe 9/102) Tövbe , dönmek demektir. Kastedilen şey , Allah'ın rahmet etmek üzere kullarına dönmesidir. Çünkü Allah ayeti " Allah bağışlayan ve rahmet edendir. "(Tevbe 9/102) ifadesiyle genelleştirdi. Bilginler şöyle der : Umulur ki Allah bakımından zorunluluk ifade eder. Çünkü Allah'ı engelleyen bir şey yoktur.

Muhyiddin ibn Arabi (k.s.) Futuhat