31 Mayıs 2011 Salı

Benim özür dileyenim senin güzel ahlakındır.

Benim özür dileyenim senin güzel ahlakındır... Zaten ben ona güvenerek hatada bulundum....

Hz. Mevlana Celaleddin Rumi (k.s.)

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Ebu Hureyre'ye (r.a.) Nasihat ve Vasiyeti..

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Ebu Hureyre'ye (r.a.) Nasihat ve Vasiyeti..

Eba Hüreyre’ye hitaben varid olan vasiyetler:
Ya Eba Hüreyre; Bir
âyeti ezberledikten sonra unutmak, büyük kabahattir. Allah’a böyle
gelme...

Ya Eba Hüreyre: Ululemr olanlara lanet etme. Allah bir kavmi
ululemrlerine lanetlerinden dolayı Cehenneme attı.
Ya Eba Hüreyre;
Temiz lisan ile ölürsen, bütün Peygamberler
ve mü’minler Cennet’e girinceye kadar seninle müsafaha ederler.

Ya Eba Hüreyre; Gece yansından sonra kılınan namazlar efdâldir. Bunu ihmâl etme.

Ya Eba Hüreyre; İyi seyleri emret. Kötü seyleri nehyet. Herkese
iyilik ögret. Bir kimseyi fenalık yaparken görürsen, şahsına bir zarar
gelmeyecegini bilirsen, ona “Allah’tan kork” de.

Ya Eba Hüreyre; Müslümanlara güler yüz göster. Selâm ver, müsafaha
et. Melekler senin için dua ve istigfar ederler. Allah, meleklerin dua
ve istiğfarlarını kabul eder.

Ya Eba Hüreyre; İyiligi küçük görme, iyilik deyince hepsini yap.
Hatta acize bir testi su getirmek suretiyle olsun, iyi huyların, küçük
olsun, büyük olsun karşılığı Cennet’tir.

Ya Eba Hüreyre; Evinde ehli ve iyâline namaz kılmayı emret. Allah evinize bol rızık verir. Sizin eve seytan sokulamaz.

Ya Eba Hüreyre; Her Müslüman için Allah’dan magfiret iste. Hepsi sana
sefaatçi olurlar. Ya Eba Hüreyre; Sekerâtta olan bir kimsenin yanına
girersen, ona Kelime-i Sehadet’i telkin et. Onun sevabları kadar sana da
sevab verilir. Hatta o hastaya tevbe ettir. Tevbe telkini sıhhatte
olanlara daha faydalıdır.
Ya Eba Hüreyre; Ümmetime sünnetimi öğret.
Ahirette nurlara gark olursun da herkes sana gıbta eder.

Ya Eba Hüreyre; Misaferlere, yolculara ikram et. Hatta onları ehline tercih et. Melekler seni sıratta tesyi ederler.

Ya Eba Hüreyre; Müslümanların yollarına eza atma. Elinden geldigi
kadar yollardan ezaları kaldırmaya çalış. Bir insan, yol üzerinde
gördügü ezayı kaldırır veya onu, üzerine toprak dökmek suretiyle
örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıplarını örter.

Ya Eba Hüreyre; Âmâların sol elinden tut, onları gidecekleri yere
kadar götür. Bu da bir sadakadır. Sağırlara hayrı duyurmak, saşırmışlara
yol göstermek hep sadakadır.

Ya Eba Hüreyre; Borcunu elinle götür ver. Melekler seni tesyi
ederler. Borcunu ödeyenlere melekler dua ederler ve Allah-ü Zül Celâl
onlara ummadıkları yerlerden rızıklar gönderir.

Ya Eba Hüreyre; Bir insan helâlinden mal kazanır, zekâtını verir,
sonra mirasçılarına bırakırsa, o maldan yapılan bütün hayırlı seylerde
onun hissesi vardır.

Ya Eba Hüreyre; Şehiden ölenlerin bütün günahları af olunur. Yalnız
kul haklan, bir de namuslu kimselerin namusuna dokunacak kötü sözler af
olunmaz.

Ya Eba Hüreyre; Her günah, Ahirette tasadır. Bâzı günahların tasası
çok büyüktür. En büyüğü baskasının malına, namusuna, canına karsı
yapılan günahlardır.

Ya Eba Hüreyre; Kimseyi korkutma, seni de ahirette korkuturlar.
Baskalarının sana karsı yaptıgı kabahatleri affet. Büyük mükâfat
görürsün.
Ya Eba Hüreyre; Evinin her tarafında namaz kıl. Evinin nuru
gözlerde görünür.
Ya Eba Hüreyre; Aksam ve sabah yemeklerinde, muhtaç akrabalarını
gözet. Allah, dünya ve ahirette dostlarına ayırdıgı hayırlardan sana da
büyük hisseler ayırır.
Ya Eba Hüreyre; Allah’ın bütün mahlukatına
merhamet et. Allah da yarın sana merhamet eder.

Ebu Hüreyre der ki: Resul-ü Ekrem efendimize; “Ya Resulullah ben bir
sinek suya düsmüş çırpınıyor, onu o halde görünce içimden bir merhamet
hissederim” dedim de, Resulullah üç defa “Allah sana merhamet etsin”
buyurdular.

Ya Eba Hüreyre; Musibetleri sabır ile karsıla. Allah’ın Rahmetine, Mağfiretine ve hidayetine erersin.

Ya Eba Hüreyre; Felâketzedeleri taziye et. Köle azad etmis gibi sevap
kazanırsın.
Ya Eba Hüreyre; Sabah ve aksam dilin zikrullah ile olsun.
Günahın kalmaz.

Ya Eba Hüreyre; Kardesinin ayıbını gizle. Allah yardımcın olur. Kardeşine yardım et.
Akraba ve komsularına iyilik et. Müslüman olursun. Dostlarına iyilik et mü’min olursun.
Allah’ın farz kıldıgı ibadetleri yap, Abid olursun. Allah’ın taksimine razı ol. Zahid olursun.

Resul-ü Ekrem salla’llahü aleyhi vesellem Ebû Hüreyre’ye
vasiyetlerinde buyurdular ki: Ey Ebü Hüreyre, herkes korkudan tir tir
titrerken korku hissetmeyenlerin, herkes Cehennem ateşinden feryat
ederken rahat ve huzur içinde bulunanların yollarını tut.
Onlar kim Ya Resulullah, bana onların ahvalini bildir ki, onları tanıyayım.
“Onlar, ahir zamanda gelecek ümmetlerimdendirler. Onlar, Mahsere
gelirken Peygamberler gibi gelirler. Karşıdan onları görenler, Peygamber
zannederler. Ben onları görünce, ah ümmetlerim ah ümmetlerim, derim.
Mahser halkı, o zaman onların Peygamber değil, benim ümmetim olduğunu
ögrenirler. Onlar mahşer yerinden şimşek gibi geçerler. Onların nuru,
bütün mahser halkının gözlerini kamastırır”
Ya Resulullah, onların amellerini bana da öğret de belki ben de onlar gibi olurum, dedim.
Buyurdular ki:
Ey Ebû Hüreyre, onların yolu zorca. Evlerinde de her türlü yemekleri
varken açlığı tercih ederler. Her çesit elbise giymek kudreti varken
elbiseye ehemmiyet vermezler. Her türlü şerbetleri içmek mümkün iken,
susuzluğa tahammül ederler. Hep bunları Allah’ın rızasını kazanmak,
başkalarını nefislerine tercih ettikleri için yaparlar. Hesap
korkusundan dolayı Helâl olan birçok zevklerini terk ederler. Dünyada
yalnız bedenleri vardır. Dünyanın süsüne kendilerini kaptırmazlar.
Melekler, Peygamberler onların ibadetlerine hayran olurlar. Onlara
müjdeler olsun müjdeler, dedikten sonra; Allah’ım benimle onları
birarada cem eyle, benim onlara istiyakım var dedi ve ağladı. Ve yine
buyurdular ki: Allah, arzdakilere âzab etmek murat ederse, onların yüzü
suyu hürmetine azabı kaldırır. Ey Ebû Hüreyre; İste, sen de onların
yoluna git. Onlara muhalefet eden şiddetli hesaba çarpılır.

s.a.v.

Nice binilen hayvan vardır ki sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allah Teâlâ’yı ondan daha çok zikretmektedir.

“Hayvanlarınıza, onları yormadan güzelce binin ve (kullanmadığınız zaman da) güzel bir şekilde bırakın, dinlendirin. Onları yollardaki ve sokaklardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin. Nice binilen hayvan vardır ki sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allah Teâlâ’yı ondan daha çok zikretmektedir.”

s.a.v.

Ey vahiy güneşi doğmuşken akıl mumuyla aydınlanmaya kalkan yarasa tabiatlı !

Güneş ortalığı aydınlatmışken mum yakmaya kalkmak ortalığa“ben körüm” diye bağırmaktan başka nedir . Güneşin parlaklığından yarasaya ne fayda. O körlüğü kendine değil güneşe hamletmeye kalkar. Ey vahiy güneşi doğmuşken akıl mumuyla aydınlanmaya kalkan yarasa tabiatlı ! Güneşin ışığında kusur yok; kusur senin gözlerinde.

Mevlana Celaleddin Rumi(k.s.)

Aşk, Allah ile insan arasında bir peygamber gibidir

Aşk, Allah ile insan arasında bir peygamber gibidir. îkisinin arasında gelir gider, birbirinden haberler getirir götürür.


HZ. Mevlânâ ( k.s )

29 Mayıs 2011 Pazar

vefasızlık alameti

''Ahdini bozan kimseler için, kıyamet günü bir bayrak dikilip bu falanın vefasızlık alametidir diye ilan olunacaktır''!..

s.a.v.

"Yolculuğu bitirince tekrar yola başlıyan"

İbnu Abbas Radiyallahu Anh anlatıyor: Bir adam: "Ey ALLAH'ın Resulü, ALLAH'a hangi amel daha sevimlidir?" diye sordu.

Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vessellem): "Yolculuğu bitirince tekrar yola başlıyan" cevabını verdi.

"Yolculuğu bitirip tekrar başlamak nedir?" diye ikinci sefer sorunca: "Kur'an'ı başından sonuna okur, bitirdikçe yeniden başlar" cevabını verdi."

27 Mayıs 2011 Cuma

riyazat

İçteki hayâllerin süpürülmesi, gönlün temizlenmesi için bedenin zâhidlikle, riyâzatla zayıflaması, hayâle dönmesi gerekir.

Hz.Mevlâna Celaleddin Rumi(k.s)

Allah'ın Has Kulu

Bir adam Nebi (s.a.v.)'e gelerek; " Size dünya ve ahiretle alakalı soracak sorularım var" dedi. Bunun üzerine Nebi Efendimiz (s.a.v.) ona;
" Ne istiyorsan sor" buyurdular. O zat da sorularına başladı:

* Ey Allah'ın Peygamberi! Ben insanların en âlimi , en bilgilisi olmak istiyorum. Ne yapmalıyım?"
" Allah'tan çok korkup takva dairesi içine girersen insanların en âlimi olursun."

* "İnsanların en zengini olmak istiyorum."
" Kanaatkâr olursan insanların en zengini olursun."

* "İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum."
" İnsanların en hayırlısı, faydalı olandır. Sen de insanlara faydalı ol."

* "İnsanların en adaletlisi olmak istiyorum."
" Kendin için istediğini insanlar için de istersen insanların en adili olursun."

* "İnsanlar içinde Allah'a en yakın, O'nun has kullarından olmak istiyorum"
" Allah'ı çok zikredip anar ve hatırlarsan o zaman Allah'ın has kulu olursun."

* "Muhsinlerden, iyilik edenlerden olmak istiyorum."
" Allah'a , O'nu görüyor gibi ibadet et, her ne kadar sen O'nu görmesen de O seni görüyor."

* "İmanımı kemale erdirmek istiyorum."
" Güzel ahlaklı olursan imanın kemale erer."

* "Allah'ın emirlerine itaat eden itaakâr kullarından olmak istiyorum."
"Allah'ın farzlarını yerine getir, itaat edenlerden olursun."

* "Kıyamet günü nur içinde haşrolmak istiyorum."
" Hiç kimseye zulmetme,kıyamet günü nur içinde haşrolursun."

* "Rabb'imin bana merhamet etmesini istiyorum."
" Önce kendine ve insanlara merhamet et ki; Allah da sana merhamet etsin."

* "Günahlarımın azalmasını istiyorum."
" İstiğfar ederek günahlarının bağışlanması için Allah'a yalvarırsan günahların azalır."

* "İnsanların en kerimi olmak istiyorum."
" Allah'a kullarını şikayet etmezsen insanların en kerimi olursun."

* "Rızkımın bol olmasını istiyorum."
" Temizliğe devam edersen rızkın bol olur."

* " Allah ve Resulü tarafından sevilmek istiyorum."
" O zaman Allah ve Resulü'nün sevdiklerini sev, sevmediklerini de sevme."

* "Allah'ın bana kızmasından kendimi korumak istiyorum."
" Kimseye kızmazsan Allah'ın gazabından ve kızmasından kurtulursun."

* " Duamın kabul edilmesini istiyorum."
" Haramlardan sakınırsan duaların kabul olur."

* "Allah'ın beni başkalarının yanında rezil etmemesini istiyorum."
" Namusunu koruyup iffetli ol ki; insanlar yanında rezil olmayasın."

* "Allah'ın ayıplarımı, kusurlarımı örtmesini istiyorum."
" Kardeşlerinin ayıplarını örtersen Allah da senin ayıplarını örter."

* "Benim günahlarımı ne siler?"
" Gözyaşların, hudûun (saygıyla Allah'a kulluğun) ve hastalıklar."

* "Allah yanında hangi iyilik daha faziletlidir?"
" Güzel ahlak, tevazu, belalara sabır ve kazaya rıza."

* "Allah yanında en büyük günah hangisidir?"
" Kötü ahlak ve Allah'ın emirlerine gösterilen cimrilik."

* "Rahman Allah'ın gadabını ne dindirir*"
" Gizliden gizliye sadaka vermek ve sıla-i rahim (akrabaları ziyaret ve görüp gözetmek)."

* " Cehennem ateşini ne söndürür?"
" Oruç. "

ALLAH, geceleyin Kur'an okuyan bir kula kulak verdiği kadar hiçbir şeye kulak verip dinlemez.

Ebu Umame R.A. anlatıyor:
"Hz. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi Vessellem) şöyle söylediğini işittim:
"ALLAH, geceleyin Kur'an okuyan bir kula kulak verdiği kadar hiçbir şeye kulak verip dinlemez. ALLAH'ın rahmeti namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır. Kullar, ondan çıktığı andaki kadar hiçbir zaman ALLAH'a yaklaşmış olmaz."
Ebu Nadr der ki: "Ondan" tabiriyle "Kur'an'dan" denmek istenmiştir.
(Tirmizi)

s.a.v.

26 Mayıs 2011 Perşembe

Himmet

İnsan-ı Kâmil 55. Bölüm (Himmet) Kısmından bazı paragraflar ;

Allah-u Taâlâ, sana da başarı ihsan eylesin..Bize de başarı ihsan eylesin..Sana delil olsun; sana bu yolda hidayeti nasib eylesin..
Bilesin ki..Allah-u Taâlâ’nın, insana bıraktığı en aziz şey: HİMMET olmuştur.Bu durum, şöyle anlatılır: Allah-u Taâlâ, nurları yarattıktan sonra, hepsini önünde durdurdu..Baktı ki: Her biri kendi nefsiyle meşgul..Amma gördü ki: HİMMET Allah ile meşgul..İşte o zaman, HİMMET için şöyle buyurdu: İzzetim, celâlim Hakkı için, seni: Nurların en yükseği kılacağım..Senden hazzını ancak: Halkımın eşrafı ve ebrarı alacaktır.. Ve.. halktan bana vüsul yolu ile gelmek dileyen: Ancak bana varması için vereceğin desturla gelecektir..
Sen müridlerin miracısın.. Âriflerin bürakısın..Vuslat ehlinin müsabaka meydanısın..Müsabaka kazananların kazanması seninledir..İltihak ehlinin bir zümreye iltihakı da seninle olacaktır.. Tahkik ehlinin tenzih makamına varması da, sende olacaktır..
Bundan sonra Yüce Allah, HİMMET üzerine:Karib, yani: Yakın ismi ile tecelli etti..Ve.. ona: Sariül – Mücib, yani: Çabuk icabet eden ismi ile baktı..Adı geçen tecelli ile: HİMMET, kalblere uzak olan her şeyi yakınlaştırma istidadını kazandı..Adı geçen nazar sayesinde ise: istenen şeyin ele tez geleceğini ifade etti..

İşte.. anlatılan mana icabı olarak: HİMMET bir şeyi niyetine alıp ayağı üzerine kalkınca; niyetine uyana kavuşur..Onun işe kalkışı iki şekildedir:

a) Hale bağlı bir durumdur..Bunun açık manası şudur: Niyette tayin edilen şeyin olacağına kesin bir yakin sahibi olmak..

b) Fiile bağlı bir durumdur..Bunun da açık manası şudur: HİMMET sahibinin duruşları ve hareketleri,tüm olarak HİMMET edip niyetine aldığı şeye uygun olmalıdır..

Durumu anlatıldığı gibi olmayana:- HİMMET sahibi..Denmez.. O: Yalancı emellerin sahibidir.. Yutucu temenniler peşindedir..

Abdulkerim Cili Hazretleri (k.s.)

Allah'ı anış

“Allah’ı anış suyuna dal, nefesini tut;
sabret de eski düşüncelerden, vesveselerden kurtul!
Allah’ı anışının makbul olması O’nun rahmetindedir. ”

Hz. Pir (k.s)

Ey susmak!

Ey susmak! Benim özüm sensin, sevdiğimin perdesi de sensin. Susmanın en değersiz lütfu, insandan korkunun da, recanın da yok olup gitmesidir. însan kaderin getirdiklerine karşı susarsa, şikayet etmezse, onda ne korku kalır, ne de reca.

Mevlana Celaleddin Rumi(k.s.)

Dertli gönüllere derman olan Yusuflar

Dertli gönüllere derman olan Yusuflar çok, fakat onlar mest oldukları için, gönüllere derman oluşlarından kendilerinin haberleri bile yoktur.

HZ. Mevlâna ( K.s )

Namaz kılan kimse için:

“ Namaz kılan kimse için üç haslet vardır:

- Gök yüzünden başının ortasına kadar hayır, iyilik serpilir.

- Ayaklarının yanından gök yüzüne kadar melekler onu kuşatır.

- Bir münadî (çağırıcı) ona şöyle nida eder/çağırır: “Eğer namaz kılan kimse (namazında) kiminle münacat ettiğini bilseydi, ondan/namazdan hiç ayrılmazdı”

Efendimiz (s.a.v.)

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Kuran, sırf Zattır. O Zatın ahadiyeti de haktır, farzdır.Kuran, Zattan ibarettir.

Ümmül Kitabın temeli,

ilahi zatta sıfatların meydana geldiği bir noktadır. O, hokkadaki mürekkep
gibidir. Harfler o mürekkepten, düzenleniş sırasına göre ortaya çıkarlar.
Harfler ne zaman birleşirse, kelimeler olur. işte o kelimeler, yaratıkların
aynıdır. Ümmül Kitab (Kitabın anası), zatın aslından ibarettir. Bazı yönlerden ona, haki
katlerinmahiyetleri de denir. Kitab, mutlak varlıktan ibarettir; onda yokluk
yoktur. Mahiyetin aslı, Ümmül Kitabdır. Çünkü varlık, onda yoğunlaşmıştır;
tıpkı harflerin, şişe içindeki mürekkebe yoğunlaşmış olduğu gibi. Fakat o
mürekkebe hiç bir şekilde, harflere ait isimler verilemez, işte mahiyetin özü
de buna benzer. Ona, varlık veya yokluk ismi verilemez.
Şimdi eğer sen, Kitabın mutlak varlık olduğunu bilirsen, şunu da
anlarsın ki, kendisine varlık ya da yokluk denilemeyen hüküm de, Ümmül
Kitabdır. Ona hakikatlerin mahiyeti de denir. Sanki Kitab, ondan doğmuştur.

Kuran,
sırf zattır. O zatın ahadiyeti de haktır, farzdır.Kuran, zattan ibarettir. Öyle
bir zat ki, tüm sıfatlar onda erimiş, kaybolmuştur. O ayrıca, Ahadiyet (teklik)
adını alan bir tecellidir.

Cenabı Hak, Kuranı Peygamber Efendimize, bu anlama göre indirmiştir: Ta ki onun kainattaki
müşahede (gözlem) makamı, ahadiyet olsun. Burada indirmek, yani inzal, şu demektir:
Azametin yüce doruğundaki Ahada ait gerçekler, bütün kemaliyle Resulullahın
bedeninde zuhur etmiştir. Bu nedenle hadisi şerifte, “Kuran bana tümden, bir
defada indirildi” buyurulmuştur.

Yani Allahın Resulü, gerek zatı, gerek cismi ve gerekse bütünlüğü olarak, Kuranın
tümü ile tahakkuk etmiş, gerçeklenmiştir. Bu açıdan bakılınca, Kuranı Kerim
diye anlatılan, biz zat Resulullah Efendimizdir. Çünkü o, bütünü ile ona ihsan
edildi. Kuranı Hakim ise şu demektir: İlahi gerçeklerin peyderpey inerek, kulu,
onlarla zatta tahakkuka doğru yükseltmesi. Çünkü bir kulun bir anda
hakikatlerin tümü ile gerçeklenmesi, mümkün değildir. “Biz onu (Kuranı)
peyderpey indirdik” (Isra, 17:106) ayeti kerimesi, buna işaret eder.

Furkan, isim ve sıfatların gerçeğinden ibarettir. Allahın zatı Kuran, sıfatları ise
Furkandır.İsim ve sıfatların hepsi, eşit dereceli değildir. Nitekim “Rahmetim,
gazabımı geçti” kudsi hadisinde buna işaret buyurulmuştur. Bu duruma göre Allah
ismi Rahman isminden, Rahman ismi Rab isminden, Rab ismi de Melik isminden daha
faziletli, erdemlidir.

Allah, ne kadar zıtlık varsa bunların hepsini sonsuza kadar içerir, ihtiva eder. Cenabı Hak, bütün bunları zati etkisi ile toplayıcı, cem edicidir. Bu nedenledir ki imam Ebu Said Harraz, “Ben Allahı, iki zıddın arasını birleştirmekle buldum, bildim” demiştir(K.S)

Abdülkerim Cili Hazretleri (k.s.)

Kur'an-ı Kerim

Kur'an-ı Kerim hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı hikmet, hem bir kitab-ı ubudiyet, hem bir kitab-ı emir ve davet, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem bütün insanın bütün hâcât-ı mâneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi bir kitab-ı mukaddestir. ~

Bediüzzaman Said Nursî Hz. (k.s)

İnsanlara gösteriş yapacağına Allah için yap.

Ey sofilere mahsus elbiselere bürünmüş kişi! O elbiseyi önce özüne, sonra kalbine, sonra nefsine, en sonra da bedenine giydir. Zühd ve takva özden başlar, bâtından başlar, içten başlar. Zahire doğru gider. Zahirden başlayıp bâtına doğru gitmez. İlk düzeltilecek şey, evin içidir. Evin içinin düzeltilmesini tamamladığın zaman, kapısının düzeltilmesine yönelebilirsin. Bâtınsız zahir olmaz. Yaratansız yaratılan olmaz. Ev olmadan kapı olmaz.

Önce İslam’ı olduğu gibi ve doğru olarak anla, gör. Sonra al. İslam, istislam’dan türemedir. Bu, “kayıtsız şartsız teslimiyet ve itaat” demektir. Kendisinde ihlas, içtenlik bulunmayan her amel, içi boş bir cevizdir, özü bulunmayan bir kabuktur, kurumuş bir ağaçtır, ruhsuz bir cesettir, mânâsız bir surettir. Bu, münafıkların amelidir.

Lafsız amel ol. Gösterişsiz ihlas ol. Lafını edeceğine amel işle. İnsanlara gösteriş yapacağına Allah için yap. Şirksiz tevhid ol. Sessiz zikir ol.

Pir Geylani Efendimiz (r.a.)

Ahireti isteyene dünyada zühd gerekir; Allah’ı isteyene ise ahirette zühd gerekir.

Mümin dünyada, zâhid ahirette gariptir. Ârif ise Allah’ın dışındaki her yerde gariptir.


Dünya nefslerin, ahiret kalplerin, Allah ise sırların sevgilisidir.


Ârif, Allah’a her an bir öncekine göre daha yakındır.


Ârif hem dünyada, hem de ahirette yabancıdır.


Bu işin başı Allah’tan başka tanrı olmadığına şehadet etmek, son noktası ise bütün nesneler ve davranışların birbirinin aynı olmasıdır.


Nefsine hiçbir hâli ve makamı nispet etme!


Ademoğlunun başına gelen her türlü belâ, Rabbinden şikayet etmesi yüzündendir.


Amelinin karşılığında ödüllendirilmeyi bekleyen, muhlis değildir.


Ahireti isteyene dünyada zühd gerekir; Allah’ı isteyene ise ahirette zühd gerekir.


Kazayı engelleyen dua, yine kazayı önlemesi mukadder olan duadır.


Herşeyde O’nun isimlerinden bir isim mevcuttur, herşeyin ismi O’nun ismindendir.

Pir Geylani Efendimiz (r.a.)

Kendinden daha ziyade ilmi olan bir kimseyi görüp de kibir ve gururundan dolayı ondan istifade etmeye çalışmayan kişi en büyük cahildir.

Hikmetlerin başı Allah korkusudur.

Kalbini zahidlerin meclisine yaklaştır. Belki o bu yaklaşmasıyla gafletten
uzaklaşır.


Nefsini ıslah edebilen, çalışırsa başka şeyleri de ıslah etmeye muvaffak
olur.

Kendinden daha ziyade ilmi olan bir kimseyi görüp de kibir ve gururundan dolayı ondan istifade etmeye çalışmayan kişi en büyük cahildir.

Ebul Alemeyn Ahmet Er Rufai (k.s.)

23 Mayıs 2011 Pazartesi

yüksek himmetliler

Şah-ı Nakşibend Hazretlerine (k.s.) yüksek himmetlilerin kimler olduğu sorulur.Bunu üzerine;

" Mina pazarında yüksek himmetli bir gence rastladım. Bir saat zarfında 50 bin dinarlık alış veriş yapmasına rağmen bir an bile Allah'tan gafil olmadığını müşahade ettim. Adamın yüksek himmetini düşündüğümden boğazım kanadı.Zira o genci gaflete düşüre bilecek hiçbir şey olmadığını gördüm." diye buyurdu.

(Deryadan Damlalar 292)

Ahiret/dünya

"Âhirete göre dünya, ancak sizden birinizin parmağını denize daldırması gibidir. O halde (o kişi) parmağında kalan suya baksın."

s.a.v.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tırmizî)

21 Mayıs 2011 Cumartesi

İlmin Ücreti

İkrime rh.a. bir gün:
– İlmi sadece ücretini ödeyen kimselere öğretin, dedi. Kendisine sordular:
– İlmin ücreti nedir?
Şu cevabı verdi:
– İlmin ücreti onunla gerektiği gibi amel edilmesi, ilim sahibinin de yine onunla amel edecek kimseye öğretmesidir.


Tenbîhü’l-Muğterrîn

20 Mayıs 2011 Cuma

Mert adam ona denir ki; işte ben şuyum der. Babam şu idi demez.

İstediğin adamın oğlu ol!
Yalnız edeb ve terbiye öğren. Zira; edeb ve terbiye kazancı insanı asalet ve necabete muhtaç etmez. Babasının, dedesinin faziletiyle öğünen adamın kendisinde edeb ve terbiye olmazsa o asaletten kendisine bir şey düşmez.
İnsanın şerefi, kendi himmet-i âliyesindedir. Yoksa ecdadının çürümüş kemiklerinde değildir.
Mert adam ona denir ki; işte ben şuyum der. Babam şu idi demez.

HZ.ALİ(r.a.)

Bu bize kafi.

‎''Gönül sırlarını ancak Allah bilir. Bu bize kafi.''


Hz.Mevlana Celaleddin Rumi k.s.

12 Mayıs 2011 Perşembe

Allah'ın ahlakıdır ve bize de Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmamız istenmiştir.

"Sonra yüce Allah, kendisi için öfkelenmemizi ve gücümüz yetiyorsa, bu bağlamda sabretmememizi emretmiştir. Buna karşılık kendimizle ilgili hususlarda affetmemizi, hoş görmemizi emretmiştir. İşte bu Allah'ın ahlakıdır ve bize de Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmamız istenmiştir."

...Allah seni muvaffak kılsın, bil ki, Allah'a ortak koşmak, mahlukata karşı işlenmiş bir vebal ve başkasına zulmetme kapsamına girer. Çünkü veballer, kanla, malla ve ırzla ilgili olmak üzere çeşitli kısımlara ayrılırlar. Şirk, ırzlarla ilgili sorumlulukların kapsamına girer. Bir tür iftiradır. Bir şey hakkında, onda olmayan bir iddiada bulunmaktır. Yani iftira atmaktır. Bu bakımdan, şirkin, Allah ile kul arasında söz konusu olabilecek bir boyutu yoktur. Bu yüzden büyük günahların en büyüğüdür. Kıyamet koptuğunda, bütün insanlar bir mekanda haşredildikle-rinde, mazlumlar tahammül edilemez korkuları dehşet içinde kalarak bizzat görüp yaşadıklarında, taş, ağaç, hayvan, insan, yıldız ve ruhani varlıklar gibi
Allah'tan başka ilah kabul edilen düzmece tanrılar tahammül ötesi korkuların dehşetiyle donup kaldıklarında şöyle derler: Ey Rabbimiz! Bize iftira eden, bizde olmayan özellikleri bize nispet eden, bizim ilah olduğumuz söyleyip, zarar ve yarar dokundurma 'gücüne sahip
olmayan, hiçbir yetki ve gücü olmayan bizlere tapan kimselerden hakkımızı al. Bizim hakkımızı onlardan al. İşte bu noktada her şey ayrıntılı olarak gözler önüne serilir ve adil hüküm verilir.

Muhyiddin ibn Arabi (r.a.)
Risaleler

9 Mayıs 2011 Pazartesi

“Şu altı nasihata uyarsan, altıyüz bin nasihata uymuş olursun.”

Resulullah efendimiz(s.a.v.), Hz. Ali’ye buyurdu ki:

“Yâ Ali altıyüz bin koyun mu istersin, yahut altıyüzbin altın mı veyahut altıyüz bin nasihat mı istersin?”

Hz. Ali, “Altıyüzbin nasihat isterim.” deyince, buyurdu ki:

“Şu altı nasihata uyarsan, altıyüz bin nasihata uymuş olursun.”

1. “Herkes nafilelerle meşgûl olurken, sen farzları ifâ et.

2. Herkes dünya ile meşgûl olurken, sen Allahü teâlâyı hatırla. Yani din ile meşgul ol, dine uygun yaşa, dine uygun kazan, dine uygun harca!

3. Herkes birbirinin ayıbını araştırırken, sen kendi ayıplarını ara. Kendi ayıplarınla meşgul ol!

4. Herkes, dünyayı imâr ederken, sen dinini imâr et, zînetlendir.

5. Herkes halka yaklaşmak için vâsıta ararken, halkın rızâsını gözet. Allahü teâlâya yaklaştırıcı sebep ve vâsıtaları ara!

6. Herkes çok amel işlerken, sen amelinin çok olmasına değil, ihlâslı olmasına dikkat et!”

s.a.v.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

sevgilimiz sensin, ondan dolayı gönlümüz apaydın.

Yüzlerce baharın var, o yüzden gül bahçesine döndük; sevgilimiz sensin, ondan dolayı gönlümüz apaydın.

Denizinde gemiden de daha elsiz-ayaksızız; sesimiz de sensin, oynamamız da sen; sallanmamız da sensin, yürüyüp gidişimiz de sen.
...
Çarelere başvuran kişinin senden sermayesi yoktur; bütün çarelerden vazgeçip çaresiz kalanın çaresisin sen.

Gönül, nelere takılmışsa, nelere vurulmuşsa hepsinden soğumuş, vazgeçmiş de ondan sonra gönüle, bize tutulan, vurulan sensin demişsin.

♥ HZ.MEVLÂNÂ (K.S) ♥ - DÎVÂN-I KEBÎR

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Öyle ise aziz olarak çıkmaya çalış.

"...İnsan bir yolcudur. Sen burada misafirsin. Ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce getiremediği birşeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza, bu fani dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise aziz olarak çıkmaya çalış..."

[Bediüzzaman (k.s.)]

Eğer benim niyetimi anlarsanız Yüce Allah'a hamd ediniz

Ben sevginin sevgilisiyim, ah bir bilseniz
Sevgi de bizim sevgilimiz ,ah bir anlasanız
Eğer benim niyetimi anlarsanız
Yüce Allah'a hamd ediniz
Biliniz , niçin çevremdekiler sözlerimden yüz çevirdiler
Çünkü benim sözlerimi anlamaktan çok uzaktılar onlar.

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

Sen de sus artık, eşeğin boynundaki o oyalayıcı çıngırağı çöz!

Senın büyüklüğünden, senin gücünden başka kim şu deli divane gönle sabır verebilir; kararlı kılar, karar bağışlar?
Daima neşeli ol; arada sırada gelen cefalarla yüzünü ekşit ama, gönlünü hoş tut, suyu döndür, başka tarafa aksın. Sen de sus artık, eşeğin boynundaki o oyalayıcı çıngırağı çöz!

♥ Hazreti Mevlânâ (k.s) ♥

Eğer Hakk yolunda sefere çıkmak istiyorsan

Eğer Hakk yolunda sefere çıkmak istiyorsan, mana atına bin, yüksel; yücelere çık!

Hakikate susamış kişilerden ol! Çünkü onlar, suya kanmazlar; yükseldikçe daha çok yükselmek isterler!
...
Mecnun gibi Hakk uğrunda savaşa giriş! 0 zaman aşk sana der ki: "Akıldan yüz çevir; onu bırak, def olup gitsin!"

Mevlana Celaleddin Rumi (k.s.)

Aşk, kimseye niyazı ve ihtiyacı olmayan Allah’ın vasıflarındandır.

Aşk, kimseye niyazı ve ihtiyacı olmayan Allah’ın vasıflarındandır. Ondan başkasına âşık olmak, geçici bir hevestir. Çünkü mecazi aşk, altınlarla bezenmiş bir güzelliktir. Görünüşü nurdur, fakat içi dumandır. Nur gitti de dumanı meydana çıktı mı mecazi aşk, derhal soğur; donar kalır.

Hz. Mevlânâ Jalaluddin RÛMİ (K.s)

Yüzlerce defa uğraştım, denedim; gönlüm sana doymuyor.

Aşkın beni öd ağacı gibi yakıp yandırdı. Hayata bağlılığım kalmadı. Varlığım tamamıyla yok oldu.

Bazen öyle yücelirim ki gök kubbesinin kalesini bile deler geçerim. Güneşin sikkesini yakarım.
...
Bazen de ay olur, güneşin peşine düşerim, azalırım, eririm, hilal olurum çoğalırım, artarım, dolunay olurum.

Yüzlerce defa uğraştım, denedim; gönlüm sana doymuyor.

Aşk kapısının gümüş halkasını yakalamışım. Bu benim gücümden, kuvvetimden değil. Senin lütfun, senin ihsanın!

İster yücelere yükseleyim, ister aşağılarda kalayım önemi yok! Çünkü ben senin aşkınla arşa yükselmişim.

HZ. MEVLÂNÂ (K.S.) - DİVÂN-I KEBİR

Ben de İslâm irfanını en yüksek ilmeklerinden açmaya çalışıyorum.

“Bunları ilk defa dile getiren ben değilim. Benden evvel de bunları bilenler vardı. Fakat zaman müsait değildi.Şimdi müsait olduğu ve insanlar bu düşünceleri hazmedebilir hale geldiği için bana destur verildi,aç denildi.Ben de İslâm irfanını en yüksek ilmeklerinden açmaya çalışıyorum.Ama şunu bilin ki, benim de bir sınırım var, ben de bana biçilen o sınırda duruyorum. Bütün sırları açıyor değilim.”

M.İbn-i Arabi(k.s)

1 Mayıs 2011 Pazar

Biz bir harâmı işlememek için, kırk tane helâli terkederdik.

Biz bir harâmı işlememek için, kırk tane helâli terkederdik.

Hz. Ebûbekir (ra)