27 Ekim 2011 Perşembe

Melamiler

Melâmîler, Allah'ın emirlerini yerine getiren diğer müminlerden fazladan bildikleri bir hal nedeniyle ayırt edilemezler. Onlar farz namazlara sadece nafileleri eklerler, çarşılarda dolaşırlar, insanlarla konuşurlar, farzlarıin-sanlarla birlikte eda ederler, her beldeye o beldenin insanlarına ait kıyafet-lerle girerler, mescitleri mesken edinmezler, insanlar arasında dikkat çek-memek için Cuma nama...zının kılındığımescitlerdeki yerlerini sürekli de-ğiştirirler, konuştuklarızaman Allah'ımurâkabe ederler, insanlar tarafın-dan fark edilmemek için komşular dışındakilerle pek haşır-neşir olmazlar, bütün ihtiyaçlarınıkendileri karşılarlar, Allah'ın razıolacağışekilde çoluk-çocuğuyla şakalaşır ve haktan başkasınısöylemezler. Ancak kalpleri ile insanlardan ayrılıp, Allah’la beraber bulunurlar, ilimde rusûh sahibi olup, Allah’a kulluktan bir an bile geri durmazlar, kalplerini rubûbiyet sultanı istila ettiği ve onun karşısında zelil bulunduklarıiçin, riyâsete tama’et-mezler, her makamın gerektirdiği şekilde amel ederler ve halktan gizlenir­ler. Onlar hiçşüphesiz Efendilerinin hâlis ve muhlis kullarıdır. İnsanlar arasında yerken, içerken, uyanıkken, uyurken ve konuşurken, devamlısu-rette Allah’ımüşahede ederler. Onlar, kalpleriyle Allah'tan başka bir mef-humla uğraşmadıklarıve bu şekilde kendilerini koruduklarıiçin ilâhîba-samaklara varmışlardır. Onların konuşmaları, oturmaları, kalkmaları, bü­tün yaşantılarıAllah iledir. İşte bunlar melâmîler olup, ricâlin en yükseği, talebeleri de en üstün olan kimselerdir.

Muhyiddin İbn Arabî (k.s)