25 Ağustos 2010 Çarşamba

Bu vasiyet, KURANI tilâvet etme hakkındadır.

Ey Aziz!..
Bu vasiyet, KURANI tilâvet etme hakkındadır.
Ey Dost!.
Kur'ân'ı tefekkürle okumaya devam et!..
Okuma esnasında da, Allah, sevdiği kimseleri hangi vasıflarla övmüşse o vasıflara dikkat et ve o sıfatlarla vasıflanmaya çalış!..
Allah, sevmediği kimseleri de hangi vasıflarla kötülüyorsa o vasıflara dikkat et ve o sıfatları terk et!..
Zira, Allah, bütün bunları senin bilip amel etmen için Kitabında zikr etmiştir..
Öyle ise; sen Kuranı okuduğunda Kur'ân'la Kur'ân'ın içindekilerini kendinde toplamaya gayret et!.
Zira, Kur'ân her şeyi toplamıştır sen de Kur'ân'la amel etmekle Kuranı kendinde topla.
Kuranı okumakla üzerine olan tilâvet etme hakkını koruduğun gibi, Kuranla hayatını düzenlemekle de senin üzerine olan onunla amel etme hakkını korumaya çalış..
Bil kil.Kıyamet gününde Kuran in emr ve yasaklarını bilip onlara göre hayatını düzenlemeyip yaşayanlar için, çok şiddetli bir azâb ve Kur'ân onların aleyhinde şahitlik yapmasıyla onlar için büyük bir pişmanlık ve HASRET vardır.
Kurandan bir âyet ezberleyip unutanlar içinde Kıyamet günü, büyük bir hasret ve pişmanlık olacaktır..
Allah Rasulü Aleyhisselâm, Kur'ân okuyan mü'min, Kur'ân okumayan mü'min ve
münafık hakkında şöyle buyurmuştur:
«Kur'ân okuyan mü'min turunçgiller gibidir.. Kokusu güzeldir., ve tadı dagüzeldir..»
"Kokusu güzeldir.." cümlesinden maksat okumaktır..Zira, tilâvet etme esnasında çıkan nefesler lâtif olur..Dolayısıyla da Kur'ân okuduğunda mü'minlerden çıkan nefes, güzel koku yayan şeylere benzetilmiştir. "..ve tadı da güzeldir." bu cümleden maksat ise, İmândır.. Yani, Kur'ân'a olan imânı güzeldir. Rasullullah Efendimiz bundan dolayı şöyle buyurmuştur:
— «ALLAH'ı Rab, İslâmı din ve Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellemi Nebî olarak kabul eden kimse, imânın tadını tatmıştır.»
İşte görüldüğü gibi Allah Rasulü, bu Hadiste, tadı imâna nisbet etmiştir.
Birinci zikrettiğimiz Hadis'in devamında Allah Rasulü Aleyhisselâm şöyle buyurdu:
«Kur'ân okumayan müminde hurmaya benzer. Tadı güzeldir..» yani, imân sahibi olması itibarıyla mü'minin tadı güzeldir.. «Fakat, kokusu yoktur..» Hafız dahi olsa da Kur'ân'ı tilâvet etmediğinden dolayı,güzel kokudan mahrum kalır..
Sonra.. Allah Rasulü Aleyhisselâm şöyle devam etmektedir.
— «Kur'ân okuyan münafık, fesleğen çiçeği gibidir. Kokusu güzeldir... » Zira, Kur'ân güzeldir. Dolayısıyla, münafığın Kur'ân'ı tilâvet etmesi esnasında çıkardığı nefeslerin kokusu ondan ötürü güzeldir buyrulmuştur. Hadis'in devamında;
— «Fakat tadı acıdır.» buyrulmuştur,. Çünkü, nifak gizli inkârdır.. Tatlılık, imân'ın gereği idi.. Halbuki, münafık kalben inkâr ettiği için o tattan mahrum olduğuna işarettir..
Hadis'in ' devamında Allah Rasulü Aleyhisselam şöyle buyurmaktadır:
— «Kur'ân okumayan münafığın hâli, Ebû Cehi! karpuzu gibidir. Tadı acıdır ve kokusu da yoktur.» (İbn-i Mace)
Zira, münafık, kalben inkarcı olduğundan tadı yoktur. Hali hazırda Kur'ân'ı tilavet etmediğinden dolayı kokusu da yoktur,
Ey Aziz!.,
İşte; Rahman'ın rızasını kazanmaya vesile olacak bütün güzel kelâmlar, bu minval üzeredir.
Böyle güzel kelâmı ister mü'min söylesin, ister münafık Hadis'te ki verilen temsil üzre olur.
Kur'ân'ın, şeref ve fazileti herkesçe bilinmektedir. Çünkü o, Kelâmullah'dır. Hiçbir mahlukun kelâmı "0"na benzeyemez.
Her nekadar Kur'ân'ın dışında ki güzel kelâmlarla insan Allah'a yakınlaşmaya çalışılsa da Kur'ân'ın ifâde ettiği yüceliklerden mahrum kalır..
Allah'a yakın olmaya en iyi vesile, "O'nun kelâmını "O"nun bildirdiği tarz ile okumaktır.
Şimdi, zakir olanlar için uygun olan şöyle zikr yapmaktır.
Kuranda var olan ne kadar zikir varsa onlarla meşgul olmaya gayret sarfetmektir..
Dolayısıyla, zakir olanlar, böyle yapmakla; hem Kur'ân tilâvet etme şerefine,hem de Allah'ı zikretme şerefine nail olur.
ALLAH Tealâ Kur'ân'da kendi nefsini hangi isimle zikretmişse, zakir o isimleri hatırlatmaya vesile olduğu müddetçe Rabbi'sinin menziline kendini çıkarmış olur. Bu da,zakir için ne güzel bir şereftir.
ALLAH Tealâ şöyle buyurmaktadır:
«Ona aman ver. Tâ ki Allah'ın kelâmını dinlesin...» (Tevbe sûresi, Âyet: 6)
«ALLAH, hamd edicilerin hamdını işitir.»
Bundan da işittirenin ve işitenin HAK olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Kıyamet gününde, Kur'ân kıraat edenlere; “Kur’ânı OKU ve yüce derecelere yüksel.” denilecek.
Anla!.
Teklif yeri olan Dünyadır.. Ki yükseliş; Kur'ânı okuduğunda kendi okumasından Hakkın okumasına yükseltmesiyle gerçekleşir.
Hakkın onun işiten kulağı, gören gözü, futan eli ve bastığı ayağı olduğu gibinHakkın onun konuşan dili olduğunu da idrâk etmeli..
Zakir, böyle zikrettiğinde okuyan ve işitenin HAK olduğunu muhakkak olarak bilmeli..
Kul, Kur'ân'da varid olan hamd, tehlil ve tesbihlerle Hakk’ı zikretmeli.. Tâ ki kul,kendi okumasından Rabbisinin OKUyuşuna yükselebilsin..
İşte böylece de; HAK, kendi Kitabını kulun vasıtasıyla tilâvet eder.
Ey Aziz!.. Bil ki!..
Kıyamet gününde, kulun hangi Âyette Kur'ân'ı tilâvet etmesi tamam olursa, ona münâsib mertebeye kul yükselir.
Zira, HAK, dünyada huzuru kaib ile Kur'ân tilavet eden kulun vasıtasıyla o âyetleri okumuştur..
Kul, Kur'ân'da ve Sünnette varid olmayan lâfızlarla Hakk'ı zikretse. Kur'ân'da ve Sünnette varid olanlarla yapılacak zikirlerin derecesine ulaşamaz.
Kur'ân. kelâmların en faziletlisi olan Allah'ın kendine has kelâmıdır.
"O" nasıl bildirmişse öyledir ve bildirdiği gibi de kalacaktır.

Muhyiddin ibn Arabi Efendimiz(r.a.)