15 Haziran 2010 Salı

nasib

...Çünkü o baktığın ve arzu ettiğin şey üç kısma ayrılır. Birincisi, senin nasibin olmasıdır.
İkincisi başkasının nasibi olma ihtimali. Üçüncüsü, ne senin ne de başkasınındır.
İhtimal ki; Allah’ü Teala, onu bir tecrübe vasıtası olarak yaratmıştır...
Baktığın şey her ne ise... Eğer o, sana nasip olmuşsa ihtirasa düşüp ardından koşsan
da gelir koşmasan da. İstesen de gelir, istemesen de Bu hale göre, mutlaka onu
elde etmek için çırpınman ve edebe uymayan bazı hareketler yapman sana
yakışmaz. Bu hal, ilim ve akıl ölçüsüne vurulursa hiç de sevilen bir şey olarak
meydana çıkmaz.
Eğer o şey, başkasının nasibi ise.... çırpınman niçin?.. Çünkü o şey sana hiçbir
zaman gelmez.
Yine o şey, ihtimal ki hiç kimsenin nasibi değildir, fitne ve tecrübe için
yaratılmıştır. Böyle olduğuna göre, akıllı olan kimse nasıl nefsi için, böyle bir
fitneyi ister. Ve kendine celb etmeği arzu eder?..
Bu izahlardan anlaşılıyor ki; bütün selamet ve iyilik, manevi hali muhafazada ve
haddi tecavüz etmemededir...

Abdulkadir Geylani Hazretleri (r.a.)