3 Ocak 2010 Pazar

Allahı candan gönülden istiyorsan....

Allahı candan gönülden istiyorsan varlıktan yokluğa dön. Bu yokluk, gelir yeridir; ondan kaçınma. Bu varlık da çok olsun az olsun, gider yeridir! Allah sanatının tezgah evi, mademki yokluktur... O halde tezgah evinin dışında ne varsa değersizdir. Ey Hilim sahibi Allah; bize, duyanın insafa gelip kabul edeceği ince sözler hatırlat. Dua da senden, icabet de. Emniyet de senden korku da.

Yanlış söylediysek düzelt. Ey söz sultanı,düzeltme de senden. Öyle bir kimyan var ki onu değiştirebilir, kan ırmağıysa Nil haline getirirsin. Bu çeşit tebdil edişler, senin işin, bu türlü iksirler senin sırlarındır. Suyu toprağı birbirine kattın; sudan topraktan adem teninin suretini düzdün.

Sonra onu karıya,dayıya,amcaya,binlerce düşünceye, neşeye ve gama kattın. Daha sonra da bazılarına hürlük verdin; bu gamdan, bu neşeden kurtardın: Kendisinden, soyundan halas etti, her güzeli, gözüne çirkin gösterdin. Böyle adam, his alemine mensup ne varsa reddeder, görünmeyene dayanır.

Aşkı meydandadır da maşuku gizli. Zahiri sevgili de, cihanda o gizli maşukun bir imtihanından ibaret. Bunu bırak, surette olan aşklar mutlaka surete ve güzel kadına değildir. İster bu cihanın aşkı olsun ister o cihanın aşkı . Hakiki maşukta suret yoktur. Hakikaten surete aşıksan sevgili ölünce onu niye terk ediyorsun?

Sureti yine yerinde, bu terk ediş neden? Aşık iyice ara, maşukun kim? Sevgili hisle idrak edilseydi her hisle idrak edilene aşık olurdum. Vefa, aşkı artıyorsa,suret nasıl olur da vefayı değiştirir? Güneşin ziyası duvara vurdu, duvar kendinden olmayan bir parlaklık, bir ziya elde etti.

Ey temiz ve saf kişi neden bir kerpice gönül veriyorsun? Ebedi olan bir aslı iste. Ey kendi aklına aşık olan ve kendisine surette tapanlardan üstün gören! Hissine hakim olan, akıl ziyasıdır. Bunu, bakırının üstündeki altın bil. İnsanlardaki güzellik, altın yaldızdır. Öyle olmasaydı nasıl olurdu da sevgilin kart bir eşek haline gelirdi? Melek gibiyken Şeytana döndü ya.

Elbette çünkü o güzellik ona ariyetti. O güzelliği yavaş ,yavaş alıyor, taze fidan gitgide kuruyor. Var, “Yaşattıkça kuvvetlerini azaltır” ayetini oku da gönül iste, kemiğe gönül verme. Çünkü o gönül güzelliği, baki güzelliktir. O güzellik devleti, Abıhayata sakidir. Esasen abıhayat da kendisidir, saki de kendisi, sarhoş da.

Tılsımın bozuldu mu üçü birleşir. Fakat bu birliği kıyas yoluyla bilemezsin. Kulluk et ey kendini bilmez, saçma sapan söylenme. Senin mana sandığın surettir, eğretidir. Sen kendince övünüp seviniyorsun! Mana odur ki seni senden alır; suretten müstağni kalır. Seni kör ve sağır eden, insanı, surete bir kat daha aşık eyleyen, mana olamaz. Köre nasip olan, ancak gam arttıran hayallerdir.

Gözün nasibi bu fani hayallerden ibarettir. Körler, Kuran’ın harflerini ezberlemişlerdir. Eşeği görmezler de semeri dövüp dururlar! Gözün açıksa kaçan eşeği gör; ey puta tapan, niceye dek semercilik?! Eşeğin oldukça semer de mutlaka az çok gelir. Eşeğin sırtı hem dükkandır, hem mal, hem mal kazanılacak yer. Kalbinin incisi, yüzlerce kalbe sermayedir. Ey boşboğaz, eşeğe çıplak bin. Peygamber, çıplak binmedi mi?

Mevlana Celaleddin Rumi(k.s.)
Mesnevi