8 Ocak 2010 Cuma

arif olanlar

Allah'a arif olanlar, her işlerini Hak için yaparlar. Başlarında demir dövülse, ses etmeden vazifelerine devam ederler. Yerde gezer­ler. Yeryüzü her an değişir, başka şekle bürünür, ama onlar buna aldırış etmezler.

Hak ehli, yalnız Allah'ı bilir, başkasını görmez. Başkasının sözünü işitmez.

Onların kalbi vardır. Dilleri konuşmaz. Onlar kendilerini yok et­mişlerdir, başkaları da onlara göre yok gibidir. Bu hâlleri Allah'ın di­lediği zamana kadar uzar. Allah dilerse onların kalbini lisan yapar. Onlar köklerinden ayrılmış gibi şahlarına çekilirler. Rahmetle, şef­katle Hak varlığına ererler. Zaten onlar Hak içindir, başkasına ola­mazlar. Yalnız öz varlık için seçilmişlerdir. Musa Peygamber’in hâli de böyle idi. Hak Teâlâ ona şöyle hitap etti: “Seni varlığım için seçtim.” (Tâhâ, 20/41)

Allah, dilerse güçlüğü olmayan rahatlık verir. Gariplik bilmeyen ünsiyet verir. O'nun verdiği nimette yokluk yoktur. Öfkesiz ferahlık vardır. Acısız tatlı bulunur. Yokluğa varmayan mülk bulunur. Allah dilerse her şey olur. “İşte bu makamda (ve bu hâlde) nusret ve hâki­miyet hak olan Allah'ındır. O, sevapça da hayırlı, akıbetçe de hayır­lıdır.” (el-Kehf, 18/44)


Pir Abdulkadir Geylani (k.s.)
İlahi Armağan