8 Mart 2011 Salı

Sâlih zat, ne kadar yalnız ve ne kadar garip?

Sâlih zat, ne kadar yalnız ve ne kadar garip? Vah onun yalnızlı­ğına, vah onun garipliğine. Hükümlerin esirgenmesi icap eder. İlâhî emirlerin dışına çıkmak doğru olamaz. O ahkâmın önemi olmasaydı, Bünyamin'in yüküne konan ölçek, usulüne gör...e aranmazdı. Sadece onun yüküne bakılır, bulunurdu. Ama öyle olmadı; hükme, emre uyu­larak arandı ve çıkarıldı.

Her şeyin olmasına ilim yolu ile hükmedilmiştir. Aksi hâlde bü­tün sırlarımız ve gizli işlerimiz açığa çıkar. Hiçbir işin aniden mey­dana çıkmaması için ilim eteği tutulur ve işler ona göre yürütülür.

Büyük insanlar, nimeti perhiz yolu ile bırakır, onu verenle olur. Gelen nimetlerden kalbini koparır ki, sahibinden ayırmaya. Bir Hak yolcusu, her şeyden beri durup Hak'la olursa, yakınlık hâlini bulur ve tekvin sıfatı ona teslim edilir.

Sözlerimi, sizi görmeden söyler gibiyim. Kelâm sarf ederken var­lığınız gözümde küçülür; hatta yok olur ve erir. İşte bu hâlde, dün­yanızdan geçtim. Âhireti bıraktım. Sonra size bir baktım ki, elinizde ne iyilik, ne de kötülük var; ne bir şey vermeniz kabil, ne de aksi. Sizin benliğinizde tam tasarrufa sahip olan zat yalnız Allah. Aklınızca bir şeye zarar vermek istersiniz, ama yapamazsınız. Olursa Hakk’ın izniyle olur. Bunları anladım ve Allah'a döndüm.

Dünyayı gördüm; fâni, geçici, yok olucu buldum. Öldürücü ve aldatıcı olduğuna baktım. Onunla olmaktan tiksindim; çünkü her şeyi çabuk geçmekte. Ne iyiliği devamlı, ne de kötülüğü.

Sonra âhiret âlemine geçtim. Bir an orada durakladım İşlerine baktım; ayıpları gözüme ilişti. Onun sonradan yapılış olduğunu bildim ve herkesin ortak malı gibi geldi. Ve Allah’ın orada, nefsin hoşlanacağı, gözlerin sürur duyacağı şeyleri hazırladığını anladım. Bunu bizzat Hak Teâlâ haber veriyordu: “Orada nefislerin hoşlanacağı, gözlerin seveceği şeyler var.” (ez-Zuhruf, 43/71)

Hâl böyle olduğuna göre, kalbin huzurunu veren nerede diye aramaya koyuldum. Âhirete ait güzellikleri de bıraktım. Onların Mevlâ’sı olan Hakk'a koştum. Cennetteki nimetleri yaratana, onları halk ve icat edene yöneldim.

Bir kul, ittikâ sahibi olursa, cahilken bilgi verilir. Hak varlığa uzaklık duyarken, yakınlık duygusu ihsan edilir. Sessizliği zikre çevrilir Korkusu varsa, ünsiyet hâlini alır. Karanlıkta ise, ışığa çıkar. Ey nefis, hevâ, tabiat ve irade, benden tevhidi kabul etmeli ve verilme kanaat sahibi olmalısınız. Halktan kesilip, Allah’a bağ­lanmanız gerekir. Halkın varlığını görmemeniz icap eder Buna alışmanız gerek. Hakk'ın kuvvetini, kudretini görmeden halkın elinden tek şey almam. Hakk'ı görmeden, halktan bir şey almamaya yeminliyim; bir lokma dahi almam. Ne yerim, ne içerim, öldüğüm zaman da Aziz ve Celil olan Hakk'a uçarım.

Abdulkar Geylani(r.a.)