13 Ekim 2009 Salı

Allah dilediğini imha eder ve dilediğini bırakır.

..
Sözlerime dönünüz ve içtihadınızı ona göre yürütünüz. Geçmişle ilgiyi bırakınız; çünkü o sizi bir heves olarak sarar ve yıkar. Ayrıca geçmişe dayanmak tembellere gerekir. Geçmişin -kaderin- verdiği hüküm bizim aleyhimize değildir. Onu bir yana atalım, vasıtalara iyi sarılalım ve öyle çalışalım. Dedi, diyorum, niçin ve nasıl gibi sözleri bir yana atalım. Allah Teâlâ'nın ilmine girmeliyiz. Bizden çabala­mak. Fiil tecellisini O dilediği gibi yapar. Hak Teâlâ şöyle ferman eder: “O yaptığından sorumlu tutulamaz, ama öbürleri yaptıkları işlerin hesabım vereceklerdir.” (el-Enbiyâ, 21/23)
Bir gün işin sona erer. Hakk'a yakın olursan kalbin sahih olur. Bu hâl senin için dünya ve âhiretin zühdü sayılır. Bundan sonra is­min, Hak yakınlığı kapısına yazılır; hem de nasıl, bilir misin; “Falan oğlu falan, Allah'ın azat ettiği erenlerdendir.” diye...
İşte bu hâl değişmez, artmaz, eksilmez. Bu kere senin hayrat iş­lerin artar, şükrün çoğalır. O'nun önünde tâat ve ibadet yollarım tu­tarsın.

Her şeye rağmen, hâlin ne olursa olsun, korku elini kalbinden çekme. Hakk'ın kudretini âciz bilme ve şu âyetlerin mânasını anla: “Allah dilediğini imha eder ve dilediğini bırakır. Kitabın aslı O'nun katındadır.” (er-Ra’d, 13/39) “O yaptığından sorumlu olamaz; öbürleri sorumludur.” (el-Enbiyâ, 21/23)

Ezelde yazılan yazı üzerinde durma; onu yazan, bozmaya da kadirdir. O ki, bir binayı yapmaya kadirdir, yıkar da...
Daima korku, ümit, çekinme ve tâat üzere ol. Selâmet ayağı ile burayı bırakıp öteye geçinceye kadar böyle kal. Ölüm gelinceye dek korkuyu, tâatı ve kötülere karşı çekinmeyi bırakma. Ölümü iyi geçirip selâmete erdikten sonra korkma, artık değişme ve tebdil hâli olmaz.

Ey cehil nifakı ile sıkışıp kalan adam. Dünyayı arayan, onu kapmak için başını her derde sokan ve durmadan haram yiyen kimse... Kalp nurunu, gönül sefasını ve hikmetli sözler etmeyi nasıl umuyorsun? Zavallı, onlar sana nasip olur mu?
Allah yolcuları zaruret icabı konuşurlar. Uykuları, istiğrak âlemine dalanın hâline benzer. Yemeklerini de bir hasta gibi yerler, kitabın hükmü, sona erinceye dek böyle giderler. Hak Teâlâ'nın meleklere dair buyurduğu şu âyet-i kerimenin hükmü, sanki o büyükler için de caridir: “Allah'ın emrine karşı gelmezler, emrolunduklarını yaparlar.” (et-Tahrîm, 66/6)
Onlar meleklere benzerler. Hayır, onlardan daha üstündürler, melekler onların hizmetçisi gibidir. Dünya ve âhirette, onların içinde oturduğu köşkü melekler taşır.

Abdülkadir Geylani Hazretleri
ilahi armağan