4 Ekim 2009 Pazar

az kalsin kesemeyeceklerdi

....
Ama insanda sarı renklidir nefis. Bunun nedeni de kalbin yanı başında, onun komşusu olduğunu idrak edişinin nuraniliğinin galip gelmesidir. Çünkü sarı renk, üzerine beyaz renk baskın gelmiş kırmızı renkten ibarettir. “Parlak tüylüdür.” İstidadının saflığından, kalbin nurunun parıldayışının üzerine yansımasından dolayı rengi göz alıcı parlaklığa sahiptir. “Bakanların içini açar.” İstidat nurunun gücünden ve parıldayışından dolayı bakanların içini açar. “Bakanlar” derken, istidatlara muttali olan kâmiller kastedilir. Çünkü kâmil insanlar, istidat ve basiret sahiplerini severler, onların huzurunda olmaktan zevk duyarlar. “Nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık.” Çünkü, bu niteliklere sahip çok inek vardır. İstidat sahibi çok kimse vardır, ama her istidat sahibi talip değildir. Nitekim şöyle denmiştir: “Her tabiat, kabiliyet sahibi değildir. Her kabiliyet sahibi talip değildir. Her talip sabırlı değildir ve her sabreden de bulmaz.” “Biz, inşallah emredileni yapma yolunu buluruz.” Bu ineği kesmenin bir yolunu buluruz.
“İnşallah…” demeleri istidat sahibi olduklarının delilidir. Çünkü olayların Allah’ın dilemesine bağlı olduğunu, O’nun muvaffak kılmasıyla kolaylaştıklarını biliyorlardı. Bu yüzden Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Eğer (inşallah diyerek) istisna etmeselerdi, emredileni zaman durdukça gerçekleştiremezlerdi.”
“Henüz boyunduruk altına alınmamıştır.” Şeriatın emrine boyun eğip uymamıştır. Salih ameller ve ibadetlerle istidat yerini sürmemiştir. İçinde bil kuvve bulunan irfan ve hikmet ekinini sulamamıştır. Kesbi ilimler ve nüfuz edici fikirleri suyunu sunmamıştır. Çünkü bu tür sığırların boğazlanmaya ihtiyacı olmaz. “serbest dolaşır (salmadır)” Sahibi meraya serbestçe otlasın diye salmıştır. Kurallar, gelenekler, kanunlar ve adaplarla idare edilmemektedir.“Renginde hiç alaca yoktur.” Herhangi bir itikad ve mezhep onda kökleşmemiştir. Çünkü boğazlanmaya elverişli değildir. “İşte şimdi gerçeği anlattın.” Kemale hazır, iştiyak duyan ve arzu eden kimsenin açıklaması gibi sabit gerçeği söyledin. “Bunun üzerine kestiler, ama az kalsın kesmeyeceklerdi.”
Çok soru sormalarından, meselede gereksiz abartmaya yeltenmelerinden, konuyu alabildiğine derinleştirmelerinden, kesilmesi istenen sığırın durumunu enine boyuna kurcalamalarından, konuya dair açıklama ile ilgili fuzuli söz söylemlerinden dolayı az kalsın kesmeyeceklerdi. Çünkü bu tavırları nefsin hızlı davranma eğiliminde olmadığını, riyazetten yüz çevirdiğini, fuzuli davranışların ona galip geldiğini, onların da kendilerinden isteneni yapmakta zorlandıklarını, geciktirdiklerini gösteriyordu. Nitekim Resulullah (s.a.v) öyle buyurmuştur: “ Eğer ilk başta bulabildikleri herhangi bir sığırı kesselerdi, bu yeterli olacaktı. Ama onlar zorlaştırdılar, Allah da buna bağlı olarak yükümlülüklerini ağırlaştırdı.” Yani fuzuli bir araştırmaya kalkmasalardı, gereksiz sorular sormasalardı, kendilerinden istenen görev bu kadar ağırlaşmayacaktı. Hemen görevi yerine getirmeye yeltenmeleri kabiliyetlerinin ve iradelerinin gücünü ortaya koyacaktı. Kolay idare edilir, rahat yönetilir olduklarını ifade etmiş olacaklardı.Resulullah (s.a.v) “Sizden öncekiler çok soru sordukları için helak oldular.” buyurarak gereksiz ve çok soru sormayı nehyetmiştir. Yüce Allah bir ayette şöyle buyuruyor: “Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın.” (Maide, 101)
....

tefsir-i kebir,bakara 67-71 den
Ibn Arabi (k.s.)