7 Aralık 2009 Pazartesi

en yüksek âlimler cahiller gibi

...

Mahlûkların vücûdü var demekde, câhiller en yüksek âlimler gibidir dedik. Başka birçok yerlerde de onlar gibidirler. Bunun içindir ki, Peygamberler ?aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" birçok işleri câhiller gibi yapmakdadırlar. Herkes ile ve çoluk çocukları ile, onlar gibi yaşarlar. İnsanların en iyisinin ?aleyhissalâtü vesselâm" çoluk çocuğuna karşı güzel işlerini herkes bilir. Meselâ birgün, insanların en iyisi ?aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm" hazret-i Hasen ile hazret-i Hüseyni öpdüler. Onlarla sevinçli ve güler yüzlü vakt geçirdiler. Orada bulunanlardan birisi, (Yâ Resûlallah! Onbir oğlum var. Şimdiye kadar hiçbirisini öpmedim) dedi. Peygamberimiz ?aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm" buyurdu ki, (Bu merhametdir. Kullarından dilediğine ihsân eder). En yüksek olanlar, birçok işlerinde câhillere benzemekdedir. Bu benzeyiş, her ne kadar görünüşde ise de, câhiller, işin iç yüzünü anlıyamadıklarından, o büyüklerden fâidelenemiyorlar. O büyükleri kendileri gibi sanıyorlar. Kendilerine benzemiyenlere bakıyorlar. Onları büyük biliyorlar. Evliyânın ahlâkı ve işleri kendilerine benzemediği için onları, huyları, işleri ve sözleri kendilerine benziyenlerden dahâ üstün sanıyorlar. Kendilerine benziyen ahlâk ve işler, Peygamberlerde bulunsa bile, onları dahâ üstün biliyorlar. İşitdiğimize göre, şeyh Ferîdeddîn-i Şekergenç ?rahmetullahi aleyh" hazretlerinin çocuklarından biri ölünce, bunu haber aldığı zemân, hiç üzülmedi. (Bir köpek yavrusu ölmüşdür, dışarı atınız!) dedi. İnsanların en üstünü olan Muhammed aleyhisselâmın oğlu İbrâhîm vefât edince, yanına gelip ağladı ve çok üzüldü ve (Yâ İbrâhîm! Senin ayrılığınla çok üzüntüdeyiz) buyurdu. Üzüldüklerini çok çok bildirdiler. Şimdi düşünelim! Şeyh Ferîdeddîn mi dahâ üstündür, yoksa Seyyid-ül-beşer mi? Câhiller, hayvan gibi olduğundan, şeyhin işini dahâ üstün görürler. Onun dünyâya bağlı olmadığını anlarlar. Resûlullahın ?aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm" işini ve sözlerini dünyâya bağlılık sanırlar. Bu kötü inanışlarından Allahü teâlâya sığınırız! Bu dünyâ imtihân, deneme yeridir. Câhilleri en yükseklere benzetmenin çok fâideleri ve sebebleri vardır. (Allahümme erinelhakka hakkan verzuknâ ittibâ'ahu ve erinel bâtıla bâtılan verzuknâ ictinâbehu bi-hurmeti Seyyidil-beşer ?aleyhi ve alâ âlihi ve eshâbihi minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ"). Ya'nî, (Yâ Rabbî! Doğruyu bize doğru olarak göster ve ona uymağı bize nasîb et ve yanlış, bozuk olan şeylerin yanlış olduklarını bize göster ve onlardan sakınmamızı nasîb et! İnsanların en üstünü hurmetine bu düâmızı kabûl buyur!). amin

Yine sözümüze dönelim. Peygamberlerin ?aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" ve onların Eshâbının ve Eshâbın izinde giden Evliyânın ?rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma'în" îmânları, önce şühûdî iken, insanları Allahü teâlâya çağırmak için geriye döndükden sonra, gaybî olmuşdur. Şuna benzer ki, bir kimse gündüz, güneşi görür. Güneşin vücûdüne îmân-ı şühûdî ile inanır. Gece olunca, bu îmân-ı şühûdîsi, îmân-ı gaybî olur. Âlimlerin îmânı, gaybî ise de, Peygamberlerin ?aleyhimüssalevâtü vettehıyyât" izinde gitdikleri için bu îmân-ı gaybîleri, vicdânî ve anlayışlı olmuşdur. Nazârî, teorik olmakdan kurtulmuşdur. Âlim deyince, âhıret bilgilerine âlim olan kimse anlaşılmalıdır. Dünyâ âlimleri anlaşılmamalıdır. Çünki dünyâ âlimleri, bütün mü'minler gibidir. Bütün mü'minlerde bulunan gaybden îmânın çok dereceleri vardır. Bu îmânın en yüksek derecesi, Peygamberlere ?aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" uymakla hâsıl olan îmândır. Ya'nî, Allahü teâlâ şöyle buyurdu ve Resûlullah ?sallallahü aleyhi ve alâ âlihi ve sellem" böyle buyurdu diyerek öğrenilen îmândır.
..

imam rabbani hazretleri
k.s.
mektup 272 den..